I | ||
ığranmak | Yerinden oynamak. | |
ığşalamak | İki yana sallamak, sarsmak : Dut ığşalasan da yisek. | |
ınılamak | Zorlanmak, zor durum karşısında inlemek. | |
ıprık | ibrik | Su koymaya yarayan kulplu, emzikli kap. |
ıska | Bir yıllık soğan. | |
ıstapan | Yenilen bir ot, eşek turpu (Sinapis arvensis). |
İ | ||
ibili, ibubuk |
ibibik | Çavuş kuşu. |
ilbiz | Örümcek ağı: Evin her tarafı ilbiz olmuş. | |
incik | incik | Bazı bölgelerde diz, ayak bileği, baldır veya kaval kemikleri. |
ini | ini | Kayınbirader. |
innelik | Yenilebilen bir ot, leylek gagası (Erodium cicutarium), turnagagası, dönbaba. |
|
isteyici | Dilenci. | |
işgillenmek | 1. Aklına birşey gelmek 2. Şüphelenmek. | |
işlik | işlik | Gömlek. |
K | ||
kabış | Boynuzu çıkmamış keçi. | |
kakacak | Kar küreği. | |
kakırtlak | Kuyruk yağıyla kızartılmış et parçaları. | |
kalemli | Küçük kova. | |
karadal | Mazı. | |
karaçav | Üç ayaklı merdiven. | |
karakmak | Gözleri iyi görememek, kararmak. | |
karıkkıvırcığı | Yenilebilen bir ot. | |
karkatması | Kar ile pekmezin karıştırılması ile edilen tatlı. | |
karmak | Su engelin önünde birikmek. | |
kasmak | Suyun önünü kesmek. | |
kelik | kelik | Eski ayakkabı. |
kenger sakız | kenger | Birleşikgillerden, yaprakları dikenli yaban bir bitki, eşek dikeni, kengel (Cynara cardunculus). |
kerkinmek | Bir yere sürtünmek. | |
kesmik | kesmik | 2. Başakla karışık iri saman. |
kessek | kesek | 1. Bel, çapa veya sabanın topraktan kaldırdığı iri parça. |
keşşik | Dönüşümlü olarak işte yardımlaşma. | |
kığı | kığ | Koyun, keçi veya deve pisliği. |
kırı | Eşek sıpası. | |
kıyalamak | Yarı açık bırakmak : Gapıyı gıyala da hava gelsin! | |
kinikmek | Birisine kinlenmek. | |
kipirdetmek | Gözünü sık sık kırpmak. | |
kipri | kirpi | Kirpigillerden, uzunluğu 25-30 cm olan, sırtı dikenlerle kaplı memeli hayvan (Erinaceus europaeus). |
kiskislemek | Kışkırtmak. | |
kolluca | Üstten kulplu kamış ya da söğüt dalından yapılan sepet. | |
koma | Haydi!: Koman yiyin! | |
konak | konak | 1. Kundak çocuklarının başlarında görülen kepek tabakası. |
kopturmak | koşuşturmak | Bir işi izlemek veya birçok işi yapmak amacıyla sürekli olarak gidip gelmek, koşuşmak. |
kora | Kapı mandalı, sürgü. | |
kovucu | kovcu | Söz getirip götüren, arkadan çekiştiren, dedikoducu, gammaz. |
koyurtmak | koyuvermek | 1. Salmak, serbest bırakmak. |
kölge | gölge | Gölge. |
kömele | Kavun, karpuz, kabak, hıyar çekirdeklerini dikmek için yığılan toprak: Bostan kömelesi yaptım. | |
kösmek | Uzatmak. | |
kösüre | Bileği taşı. | |
kunduru | İri taneli bir buğday çeşidi. | |
kunnacı | Hamile hayvan. | |
kunnamak | Yavru yapmak (hayvan için). | |
kuşhane | Kazanın küçüğü. | |
kuyruğuölü | Akrep. | |
küncü | küncü | Susam tanesi. |
künde | 1. Her gün 2. Çamur taşımak için dört kollu tahta. | |
kündegüzeli | Yenilebilen bir ot. | |
kürü | İnce toprağı kürüyerek oyan, içine düşen karıncaları yiyen 8mm lik, önde bir kıskacı olan kelebek larvası, Palpares immensus. (karıncaaslanı, büstencik) | |
kürümek | küremek | Kürekle atıp temizlemek, kürelemek, kürümek. |
küşelemek | Kuş veya tavuk kovalamak. | |
kütdüğüm | Çözülmesi zor düğüm, sorun. |
L | ||
lavgar | lafçı | 1. Geveze. |
M | ||
mada | mide | Mide. |
mahana | bahane | Bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülen uydurma sebep. |
malgelini | gelincik | Sansargillerden, ince uzun yapılı, sivri çeneli, küçük bir hayvan (Mustela nivalis). |
mayıs | mayıs (II) | Taze sığır gübresi. |
meliz | arı (II) | Zar kanatlılardan, bal ve bal mumu yapan, iğnesiyle sokan böcek (Apis mellifica). |
melmecir | Eriyip karmakarışık olmuş meyve, sebze, yemek. | |
mel mel | mel mel | Bel bel : Ne mel mel bakıyon? |
mendabir | mendebur | Sümsük, sünepe, pis, iğrenç: Bir boklu tana bir sürüyü mendabir eder. |
menengiç | menengiç | Çitlembik. |
mesmisiz | Sözüne değer verilmez, tatsız tuzsuz konuşan, saygısız. | |
metel | masal | Masal: Hadi oturun, birbirinize gözelce metel anlatın. |
meymenet | Kılık. | |
mısırga | Hindi. | |
mısmıl | Adamakıllı, temiz. | |
mirav | Bahçelere su vermede sırayı yöneten kişi. | |
mudare | İşi düşme durumu. | |
musur | Ahırda, hayvanların yem yedikleri tahta yemlik. | |
mühre | Saman veya otla karışık çamur. |
N | ||
neliksire | Ne zahmetlerle, ne uğraşlarla. | |
nörün | Ne iş görüyorsun? |
O | ||
okuyucu | okuyucu | 4. Düğüne çağrı yapan kimse. |
oluşat | Yaradılış, doğal yapı: Bu çocuk oluşattan böyle. | |
osangın | Usanmış. |
Ö | ||
öğendire | üvendire | Çift öküzlerini yürütmek için kullanılan, ucuna nodul çakılmış uzun değnek, gönder. |
öğrenbeşlik | öğrencelik | Öğrenmek amacıyla ilk yapılan iş. |
öymek | Boya, ıslaklık dağılmak : Daha yeni çaldım, duvar gine öymüş! | |
özü bay vermek | Gönülden izin vermek. |
P | ||
parlanmak | Paslanmak | Üzerinde pas oluşmak. |
parpılamak | Dövmek, döverek korkutmak. | |
patak | Burunda kurumuş sümük. | |
patan | basen | 1.Vücudun bel ile kalça arasındaki bölümü. : Gelirsem patanını ayırırım haa! |
patirik | Peltek konuşan, kekeme, dilsiz. | |
patlavık | güveyfeneri | Patlıcangillerden, kırmızı ve ekşimsi meyvesi idrar söktürücü olarak kullanılan, çok yıllık ve otsu bir bitki, gelin otu (Physalis alkekengi). |
pavkırmak | pavkırmak | 4. Çok öfkelenmek. |
pese | Keneleri kaçırmakta ve öldürmekte kullanılan katran. | |
pırnat | 1. Ekin demeti 2. Kosa çeşidi. | |
pırtı | pırtı | 4. Basma ve ketenden yatak, yorgan yüzü, giysilik kumaş. |
pışşıklamak | pışpışlamak | 1. Bebeği kucakta yavaş yavaş sallayarak uyutmaya çalışmak. |
pıtık | Kadın dişilik organı. | |
potuk | potuk | Manda, deve yavrusu. |
pusukmak | pusmak | 1. Sinmek. |
pürç | Taze yapraklı ağaç sürgünü. | |
pürçük | pürçek | 2. Bitkilerin saçaklı kökü veya püskülü. |
pürtermek | Tomurcuklar patlamak, açılmak. | |
püs | pus | Bazı meyvelerin üzerinde oluşan, zamk veya sakıza benzeyen madde. |
püssük | pisik | Kedi. |